top of page

Kentsel Yeşil Alanlar ve Gentrifikasyon 3.0: Kapsayıcı ve İklim Dayanıklı Topluluklar İnşa Etmek

Güncelleme tarihi: 5 Tem

Dünya genelinde şehirler daha yeşil, daha temiz ve iklim dayanıklılığı yüksek alanlar oluşturmak için yarışıyor. Geniş kentsel parklar, ağaçlandırılmış caddeler ve yaya dostu yeşil koridorlar artık ilerlemenin simgesi haline geldi. Ancak bu iyi niyetli dönüşümlerin ardında bir paradoks yatıyor: Çevresel iyileştirmeler çoğu zaman mülk değerlerini ve yaşam maliyetlerini artırarak, bu iyileştirmelerden yararlanması hedeflenen toplulukların yerinden edilmesine yol açıyor. Yeşil gentrifikasyon veya sürdürülebilir gentrifikasyon olarak bilinen bu olgu, şehirleri karmaşık ve çoğu zaman adil olmayan biçimlerde dönüştürüyor.

Bu makale, kentsel yeşil alanların konut adaletiyle uyumlu hale gelip gelemeyeceğini sorguluyor. Vaka çalışmaları, politika analizleri ve topluluk odaklı yaklaşımlar üzerinden şehirlerimizi en savunmasız sakinlerimizi yerinden etmeden nasıl yeşillendirebileceğimizi tartışıyoruz.


Yeşil Gentrifikasyon Nedir?


Yeşil gentrifikasyon, şehirlerde yeni parklar, yeşil yollar veya iklim uyumlu altyapılar gibi çevresel iyileştirmeler yoluyla mahallelerin cazibesinin artması; bunun sonucunda da mülk değerlerinin ve kiraların yükselerek düşük gelirli sakinlerin yerlerinden edilmesi sürecini tanımlar. Bu projeler sağlık koşullarını iyileştirmeyi, kirliliği azaltmayı ve iklim dayanıklılığını artırmayı amaçlasa da, istemeden sosyal ve ekonomik dışlanmaya katkıda bulunabilir.

Sosyologlar ve kent coğrafyacıları bu örüntüyü uzun süredir incelemektedir. Gould ve Lewis’in (2016) ifadesiyle, yeşil gentrifikasyon “çevresel iyileştirmelerin kırılgan toplulukların yerinden edilmesine neden olduğu ve onların yerine daha varlıklı yeni gelenlerin yerleştiği” süreçtir. Bu gentrifikasyon biçimi çevresel ilerlemeyi sosyal eşitsizlikle iç içe geçirerek, daha yeşil ama daha az kapsayıcı şehir manzaraları yaratır.

Gentrifikasyon 3.0 terimi, artık gentrifikasyonun yalnızca özel emlak yatırımları ya da kültürel değişimlerle değil, iyi niyetli sürdürülebilirlik ve iklim uyumu girişimleriyle de tetiklendiği bu yeni evreyi tanımlar. Gentrifikasyon 3.0, yeşil gündemin nasıl istemeden dışlayıcı dinamikleri hızlandırabileceğini ve kentsel eşitlik mücadelesine yeni bir karmaşıklık katmanı eklediğini vurgular.


Yeşil Gentrifikasyon Neden Şimdi Hızlanıyor?


Yeşil gentrifikasyonu hızlandıran bir dizi etken vardır:


İklim uyum zorunluluğu: Aşırı sıcak hava dalgaları, sel baskınları, hava kirliliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı şehirleri acil eylem almaya zorluyor. Parklar yaratmak, şehir ormanları dikmek, sulak alanlar inşa etmek ve otomobil odaklı sokakları yaya alanlarına dönüştürmek gibi yeşil stratejiler artık iklimle mücadelede temel araçlar haline geldi. Ancak bu dönüşümler çoğu zaman konut güvenliğini yeterince planlamadan uygulandığı için spekülasyon ve yerinden edilme için uygun bir zemin oluşturuyor.


ESG yatırım trendleri: Finans ve gayrimenkulde çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) önceliklerinin yükselmesi, yeşil kimliklerin kentsel gelişimdeki değerini artırdı. Geliştiriciler ve belediyeler artık eko-mahalleleri, yeşil binaları ve iklim akıllı altyapıları etik yatırımcıları ve sürdürülebilir yaşam arayışındaki daha varlıklı kesimleri çekmek için pazarlıyor. Bu eğilim çevresel hedeflerin yaygınlaşmasını sağlasa da, sürdürülebilirliği bir kamu yararı olmaktan çıkarıp lüks bir marka değerine dönüştürerek fiyatları yükseltebiliyor.


Pandemi sonrası kentsel öncelikler: COVID-19 pandemisi kamusal alanlara bakışı kökten değiştirdi. Karantinalar ve sosyal mesafe uygulamaları, açık ve yeşil alanların ruhsal ve fiziksel sağlık için önemini ortaya koydu. Şehirler parklar, bisiklet yolları ve yaya dostu caddeler için yatırımları hızlandırdı. Ancak bu iyileştirmeler iç şehir mahallelerine olan ilgiyi artırarak konut rekabetini yoğunlaştırdı ve düşük gelirli toplulukların yerinden edilmesine katkıda bulundu.

Bu eğilimler iklim dayanıklılığı gibi meşru hedefleri ilerletirken, çoğu zaman konutun karşılanabilirliği ve yerinden edilme risklerini göz ardı ediyor. Barınma hakkını çevre yatırımlarıyla entegre eden politika çerçeveleri olmadan, bu tür yeşil girişimler toplumsal eşitsizlikleri derinleştirebilir.


Vaka Çalışmaları: Yeşil Gentrifikasyonun Etkileri


1️⃣ The High Line, New York City


High Line, yeşil altyapı yoluyla kentsel dönüşümün öncüsü bir örnektir. Başlangıçta Manhattan’ın Batı Yakası boyunca kullanılmayan bir yük tren hattı olan yapının dönüştürülmesiyle 2,3 kilometre uzunluğunda yükseltilmiş bir park ve yürüyüş yolu oluşturuldu. İlk bölümü 2009’da açıldı ve genişletmeler 2014’e kadar tamamlandı.

The High Line (kaynak: https://www.thehighline.org/visit/)
The High Line (kaynak: https://www.thehighline.org/visit/)

Mahallelere Etkisi:Park hızla önemli bir kültürel çekim merkezi ve halka açık alan haline geldi; milyonlarca ziyaretçi çekiyor. Başta Chelsea ve Meatpacking District olmak üzere çevre mahallelerde özel gayrimenkul gelişimi hızlandı. Lüks konut kuleleri, butik oteller ve yüksek sınıf perakende mağazaları çoğaldı.


Emlak Değerleri ve Yerinden Edilme:Araştırmalar, High Line’a yarım mil (yaklaşık 800 metre) yakın mesafedeki mülklerin değerlerinin, daha uzak bölgelere kıyasla %35’e kadar daha fazla arttığını gösteriyor. Kiralar ciddi şekilde yükseldi ve uzun süreli, düşük gelirli kiracılar ile küçük işletmeler yerinden edilme baskısı altında kaldı. Topluluk grupları, uygun fiyatlı konutların azalması ve kültürel çeşitliliğin yok olması konusunda endişelerini dile getirdi.


Tepkiler ve Eleştiriler:High Line, kentsel altyapının yenilikçi kullanımı ve ekolojik faydaları nedeniyle övgü alırken, bazı eleştirmenler tarafından sürdürülebilirlik maskesi altında sosyal eşitsizlikleri hızlandıran bir yeşil gentrifikasyon örneği olarak görülüyor. Yakınlarda uygun fiyatlı konut politikaları ve topluluk katılımı girişimleri başlatılsa da, sorunlar hala devam ediyor.


2️⃣ Londra’nın Placemaking ve Kentsel Yeşillendirme Çabaları


Londra, kamusal alanları canlandırmak, hava kalitesini iyileştirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla çok sayıda yeşillendirme projesi yürütüyor. Cep parkları yaratma, sokakları yeşillendirme ve Elephant and Castle gibi büyük ölçekli dönüşüm projeleri bunlar arasında yer alıyor.

The Elephant Park (kaynak: https://ukgbc.org/resources/elephant-park/)
The Elephant Park (kaynak: https://ukgbc.org/resources/elephant-park/)

Gentrifikasyon Dinamikleri:Özellikle şehir merkezine yakın bazı bölge ve semtlerde bu yeşil ve mekânsal iyileştirme projeleri, mülk fiyatlarında ve yaşam maliyetlerinde hızlı artışlarla paralel gerçekleşti. Yeşil olanaklar eşliğinde yapılan lüks projeler, daha varlıklı sakinleri çekerek demografik değişimlere neden oldu.


Sosyal Sonuçlar:2025 yılında The Guardian tarafından yayınlanan rapor, bazı bölgelerde okulların kapanmasının yatırım eksikliğinden değil, ailelerin bölgeyi terk etmesi nedeniyle öğrenci sayısının azalmasından kaynaklandığını belirtti. Bu durum, yeşil dönüşümle bağlantılı sosyal yerinden edilme eğilimlerinin derinleştiğinin göstergesi.


Politika ve Topluluk Tepkileri:Londra, geliştiricilerden uygun fiyatlı konut ve kamu hizmetleri için finansman alınmasını zorunlu kılan Topluluk Altyapı Vergisi (Community Infrastructure Levy) gibi politikalar uyguluyor. Bazı yerel yönetimler ise kültürel kimliği korumak için topluluk odaklı yeşillendirme projelerine öncelik veriyor. Ancak çevresel iyileştirmeler ile konut karşılanabilirliği arasındaki denge hâlâ büyük bir zorluk.


3️⃣ Atlanta BeltLine


Atlanta BeltLine, kentin merkezini çevreleyen 35 kilometrelik parklar, çok amaçlı yollar, toplu taşıma ve uygun fiyatlı konut projelerinden oluşan kapsamlı bir kentsel dönüşüm projesidir. Projenin amacı, farklı mahalleleri birbirine bağlayarak sürdürülebilir büyümeyi teşvik etmektir.

Kapsayıcı Dönüşüm Hedefleri:BeltLine, çevresel altyapıyı uygun fiyatlı konut projeleriyle birleştirerek eşitlikçi büyüme modeli olarak tasarlandı. Erken planlarda önemli sayıda uygun fiyatlı konutun yeşil iyileştirmelerle birlikte yapılacağı vaat edildi.


Zorluklar ve Sonuçlar:Ancak ilk aşamalarda, Inman Park ve Old Fourth Ward gibi çevre mahallelerde mülk değerleri ve kiralar hızla yükseldi. Uygun fiyatlı konut hedefleri tutturulamadı ve düşük gelirli sakinlerin yerinden edilmesi önemli bir sorun haline geldi.


Politika Düzenlemeleri:Son dönemlerde geliştiricilerin daha yüksek oranda uygun fiyatlı konut sağlamasını zorunlu kılan yeni politikalar hayata geçirildi. Topluluk arazi vakıfları kurularak uzun vadeli uygun fiyatlılık hedefleniyor. BeltLine Ortaklığı ve yerel STK’lar, daha kapsayıcı planlama için sakinlerle aktif iş birliği yapıyor.


4️⃣ Paris İklim Planı


Paris, “Plan Climat” kapsamında kentsel soğutma, yeşil alanların genişletilmesi ve sürdürülebilir hareketlilik gibi iddialı iklim eylem adımları atıyor. Bu kapsamda, yol altyapısını yeşil koridorlara dönüştürmek, 170.000’den fazla ağaç dikmek ve “soğuk adacıklar” yaratmak gibi projeler yürütülüyor.

Yeşillendirme ve Sosyal Adalet Dengesi:Paris, yeşil gentrifikasyonun risklerinin farkında olarak bu projeleri kira kontrolleri ve yeni sosyal konut zorunlulukları gibi sosyal politikalarla destekliyor. Yeşil iyileştirmelerle bağlantılı emlak spekülasyonunu önlemek için aktif önlemler alıyor.


Mahalle Bazlı Uygulamalar:19. arrondissement gibi bazı bölge ve yenilenmekte olan banliyölerde, yeşil yatırımların yalnızca zengin yeni sakinlere fayda sağlamaması için imar düzenlemeleri uygulanıyor. Yerel halkın yeşil alan tasarımı ve konut öncelikleri konusunda katılımı sağlanıyor.


Entegre Kentsel Dayanıklılık:Paris’in yaklaşımı, iklim dayanıklılığı ile konut eşitliğinin kasıtlı ve bütünleşik politikalarla birlikte yürütülebileceğinin örneğini oluşturuyor. Şehir, yeşil projelerde “yeşil prim” fiyatlandırmasının kırılgan nüfusları dışlamaması için uygun fiyatlılık kriterleri ve kiracı korumalarını doğrudan entegre ediyor.


Sürdürülebilir Gentrifikasyon Gerçekten Kapsayıcı Olabilir mi?


Sürdürülebilir gentrifikasyonun temel zorluğu, çevresel ilerlemeyi sosyal adaletle dengelemektir. Neyse ki, şehirler yeşil yatırımların herkes için fayda sağlamasını güvence altına almak amacıyla çeşitli stratejiler üzerinde çalışmaya başladı. Ancak bu stratejilerin etkili olabilmesi için, tekil örneklerin ötesine geçip uzun vadeli kentsel politikalara yerleşmeleri gerekiyor.


🌿 Topluluk Arazi Vakıfları (CLT)Topluluk Arazi Vakıfları, araziyi kalıcı topluluk mülkiyetine alarak spekülatif piyasalardan korur. Bu sayede hem konutlar hem de yeşil alanlar nesiller boyunca düşük ve orta gelirli sakinler için erişilebilir kalır. Örneğin, uygun fiyatlı konutların parklar ve altyapı iyileştirmeleriyle entegre edildiği CLT modelleri, yeşil projelerin yerinden etmeyi tetiklemesini engelleyebilir. CLT’ler, sakinlerin arazi kullanım kararlarında söz sahibi olmasını sağlayarak hem konut hem de çevre üzerinde toplumsal sahiplenmeyi güçlendirir.


🌿 Yerinden Edilmeyi Önleme Fonları ve Yeşil Proje BağlantılarıYerinden edilmeyi önleme fonları, yeşil yatırımlar mülk değerlerini artırdığında risk altındaki kırılgan sakinlere doğrudan destek sağlar. Şehirler giderek daha fazla yeşil geliştirme onaylarını finansal mekanizmalara —örneğin bağlantı ücretlerine— bağlayarak özel yatırımlardan uygun fiyatlı konut fonlarına kaynak yaratıyor. Bu fonlar kira yardımı, emlak vergisi desteği veya yeşil altyapıya yakın uygun fiyatlı birimlerin satın alınması gibi girişimleri destekleyerek mevcut toplulukların mahalle iyileştirmelerinden doğrudan faydalanmasını sağlıyor.


🌿 Dahil Edici İmar ve Yeşil Yatırım ŞartlarıDahil edici imar politikaları, yeni konut projelerinde belirli bir oranda uygun fiyatlı birimin yer almasını zorunlu kılar. Bu politikalar yeşil dönüşüm bölgelerinde yeşillendirme şartlarıyla birleştirildiğinde, iklim dayanıklılığı ve sosyal eşitlik birlikte ilerler. Büyük ölçekli yeşil yeniden gelişim alanlarında uygun fiyatlı konut zorunluluklarını içeren şehirler, hem sürdürülebilir hem de kapsayıcı mahalleler yaratır. Bu yaklaşım, yeşil altyapı projelerinin getirdiği piyasa baskılarına karşı bir denge unsuru görevi görür.


🌿 Katılımcı Tasarım ve Adil Alan YönetimiKentsel yeşil projelerde gerçek kapsayıcılık, toplulukların tasarım ve yönetimde aktif rol almasına bağlıdır. Katılımcı planlama, parkların, yeşil yolların ve iklim dayanıklı altyapının yerel sakinlerin önceliklerini ve kültürel kimliklerini yansıtmasını sağlar. Böylece bu alanlar yalnızca varlıklı yeni gelenler için değil, yerleşik topluluklar için de aidiyet hissi yaratan alanlar olur ve yerinden edilme riski azaltılır.


🌿 Politika Entegrasyonu: İklim + KonutEn etkili stratejiler, iklim eylemi ve konut politikasının derinden iç içe geçmesi gerektiğini kabul edenlerdir. Örneğin Barselona, yaya dostu, yeşil mahalle tasarımlarını (süperbloklar gibi) kiracı korumaları ve uygun fiyatlı konut zorunluluklarıyla birleştirerek iklim dayanıklılığı yararlarını geniş ve adil biçimde paylaşır. Bu tür bütünleşik politikalar, iklim uyumu kazanımlarının toplumun tamamına yayılmasını sağlar.

Sürdürülebilir gentrifikasyonun gerçek anlamda eşitlik sağlayabilmesi için, bu yaklaşımlar ölçeklenmeli, güçlü yasalarla desteklenmeli, uzun vadeli fonlarla finanse edilmeli ve sürekli topluluk katılımı ile güçlendirilmelidir. Ancak o zaman kentsel yeşillendirme dışlamayı değil kapsayıcılığı teşvik eden bir güç haline gelebilir.


Yol Haritası: Dışlamadan Yeşillendirme


Yeşil gentrifikasyon, çağdaş kentsel planlamanın en acil ikilemlerinden birini teşkil ediyor. Şehirler iklim risklerini ele almak için çalışırken, çevre politikalarının istenmeyen sosyal sonuçlarıyla da yüzleşmek zorunda. Temel mesele, iklim adaleti ile konut adaletinin ayrılmaz olduğunun kabul edilmesidir. Kırılgan sakinleri koruyan politikalar olmadan, kentsel yeşillendirme dışlayıcı bir güç haline gelebilir.


Gelecekteki kentsel politikalar şunları sağlamalıdır:

  • Tüm büyük yeşil altyapı projelerinde uygun fiyatlı konut zorunluluğu getirilmelidir.

  • Çevresel girişimlerle birlikte topluluk arazi vakıfları ve kiracı koruma programlarına fon sağlanmalıdır.

  • Katılımcı planlama yoluyla iklim uyumu stratejilerinde eşitlik merkeze alınmalıdır.

  • Yeşil yatırımlar yerinden edilmeyi önleyici önlemlerle doğrudan ilişkilendirilmelidir; böylece kamu kaynakları hem çevresel hem de sosyal değer üretebilir.


Gerçekten sürdürülebilir bir şehir hem yeşil hem adil olandır — iklim dayanıklılığı ve kentsel yeşillendirmenin faydalarının yalnızca ayrıcalıklı azınlıklar tarafından değil tüm sakinler tarafından paylaşılabildiği bir şehir.

Comments


© 2025 UrbanWise. Tüm hakları saklıdır.

bottom of page